Biz farklıyız. Çünkü biz ERBAALIYIZ...

Erbaa Sözlüğü

Erbaaartan sırada Anlamı Eski Türkçesi
:Zebide: Zübeyde.
:Yüklük: Malzeme konulan yer. Yastık, yorgan koymak için, bulgur, aşlık, un vs.. koymak için kullanılan yer. Önceleri altına taş koyup üzerine bir tahta uzatarak yerden yüksek yapılan yer.
:Yeğnicek: Geveze, şakacı, boş konuşan manalarında kullanılmaktadır.
:Sönge: Fırına ekmeği koymadan önce fırını ekmeği süpürmek için kullanılan araç. Genelde paçavradan yapılır.
:Ösevi (Osevi): Bir tarafı köz olmuş bir tarafı yanmakta olan ateş.
:Dirgen: Ekini patoza atmaya yarayan alet. (Harmana giren porsuk dirgene dayanır.)
:Davun: Bir tür yemiş, çitlembik.
:Daermen: Değirmen. *Bazen dağmen, daemen diye de söylenmektedir.
:Dadanmak: Bir şeye alışmak, süreklilik haline getirmek. (Bu da buralara eyi dadandı ha.)
:çur: Oyundaki hak, can.
:Culuk: Hindi
:çük: Pipi.
:cücük: Civciv, kuş yavrusu.
:Çoşdar: Laf getirip götüren, dedikoducu, fitneci.
:çoşdal: Çok konuşan, geveze, boş laflı.
:coruk: Zayıf, sıska, bk. dırık.
:cortlamak: Bozulmak, kötü olmak.
:çördük: Armudun en küçüğü, küçük armut.
:cor: Fıtık.
:çor: Salamura yaprağın tuzlu suyu. Çorlamak: Salamura yapmak.

Sayfalar