Biz farklıyız. Çünkü biz ERBAALIYIZ...

Erek'ten Erbaa'ya

erbaaliyiz kullanıcısının resmi
14 Temmuz, 2011 - 16:51 -- erbaaliyiz

Timur ÖZKAN'ın Erbaa Hakkındaki Yazısı:

Popüler TV dizilerinden Bir Demet Tiyatro’nun “Zabıta İrfan”ı ve Avrupa Yakası’nın “Burhan Altıntop”u olarak tanıdığımız tiyatro sanatçısı Engin Günaydın’ın kendi memleketi Erbaa’da çekilen Vavien filminden sonra tüm Türkiye’nin de tanıdığı bir ilçe olan Erbaa, doğal güzelliklerinin ve bereketli topraklarının yanında zengin bir tarih ve kültür mirasına ev sahipliği yapıyor.
 


EREK’TEN ERBAA’YA
 
Timur Özkan
 
Tokat’ın en büyük ilçesi olan Erbaa, Kelkit Ovası’nda, ovanın içinden geçen ve Yeşilırmak’ın bir kolu olan Kelkit Irmağı’nın kenarında kurulmuş. Aynı zamanda İran Transit Yolu’nun üzerinde de bulunan Erbaa, verimli tarım alanlarıyla hızla büyüyerek gelişmiş, bugün ilçe merkezinde 57 bin kişinin yaşadığı Erbaa’nın nüfusu köyleriyle birlikte 100 bine yaklaşıyor.
 
İki sesli harfle biten farklı bir fonetiğe sahip Erbaa’nın anlamı merak edilebilir, önce adından başlayalım;  Arapça bir sözcük olan Erbaa’nın anlamı “Dört”, Erbaa adının kökeni 18.yy Osmanlı kayıtlarına kadar uzanıyor. O zamanki idari yapılanma içinde Erek, Karayaka, Sosuna (Uluköy) ve Taşabat (Taşova) adlı dört nahiyenin tamamı Nevah-i Erbaa yani Dört Nahiye olarak anılmaktadır. Daha sonra gelişerek diğerlerinin önüne geçen Erek, dördünün genel adı olan Kaza-i Erbaa’nın “Erbaa”sını almış ve bugünlere gelinmiş. Adı Osmanlı döneminden geliyor ama Erbaa tarihi çok eskilere dayanan bir ilçemiz. Erbaa ve çevresinde yapılan kazılarda rastlanan buluntular ve tarihi kaynaklar bölgenin Sümerlerden beri yerleşim alanı olarak kullanıldığını gösteriyor.
 
Erbaa’yı gezmeye ilçe merkezindeki Kültür Park’ta bulunan Yunus Emre Kültür Merkezi’nden başlıyoruz ve aynı zamanda küçük bir etnoğrafya müzesi sayılabilecek kültür merkezinden Erbaa’nın gezilecek görülecek yerleri hakkında bilgi alıyoruz. Erbaa’nın tarihi yerlerinin en önemlisi olan ve MÖ 2300’lere tarihlenen Horoztepe Tümülüsü açılmayı bekliyor. Buradaki mezar kazılarında çıkan birçok tarihi eser Ankara, Tokat, Amasya müzelerine, bazılarıysa yurt dışına götürülmüş. Bunlardan Tunç Devri’ne ait “Çocuğunu emziren ana heykelciği” ve dinsel törenlerde kullanılan bir müzik aleti olan “Sistrum” adlı bir diğer madeni heykel Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde sergilenirken Erek Mahallesi’ndeki bir kazı esnasında ortaya çıkan ve üzerindeki Latince yazılarıyla dikkat çeken tarihi dikilitaş Erbaa Öğretmen Evi’nin bahçesinde bulunuyor.
 
Erbaa’nın gezilecek görülecek yerleri çoğunlukla yakın çevresinde ama buraları gezmek için Erbaa’dan ayrılmadan önce ilçe merkezine hakim bir tepede bulunan ve Şahin Tepesi olarak adlandırılan Çamlık Mesire Yeri’nde; bir demlik çay eşliğinde Kelkit Ovası’nın göz alabildiğine yeşil manzarasını seyretmek güzel bir başlangıç olabilir. Biraz sonra gezmeye başlayacağımız tarihi ve doğal özellikleri bulunan yerler karşımızdaki tepelerde bizi bekliyor.
 
İlk durağımız 15 km uzaklıktaki Boğazkesen Köprüsü. Eski Kale Köyü’ndeki tarihi köprünün sadece ayakları kalmış. Bir zamanlar Osmanlı Ordusu’nun doğu seferlerine giderken üzerinden geçtiği köprünün bulunduğu yerde Amasya-Taşova yönünden gelen Tozanlı Çayı ve Kelkit Irmağı birleşiyor. Kale Köyü’ne de adını veren ve tarihi, Pont Krallığı dönemine uzanan kalenin sadece bazı duvarları ve temelleri bugünlere gelebilmiş. Boğazkesen’den sonra kuzeye doğru 20 km daha devam ederek Gökal Kasabası sınırları içindeki Düden Gölü’ne ulaşılıyor. Erbaa’da çekilen “Vavien” filminin ana mekanlarından olan bu gölü geçtikten sonra Çatalan Köyü’ndeki Sedirlik Mevkii üzerinden dört komşu il (Samsun, Amasya, Tokat ve Ordu) arasında yer alan Hasan Uğurlu Baraj Gölü’ne kadar gidilebilir. Bir zamanlar Pont kralının Akdenizli eşinin memleket özlemi çekmemesi için Lübnan’dan getirttiği rivayet edilen ve sadece Lübnan’a has bir cins olan sedir ağaçlarının bulunduğu mevki Sedirlik olarak anılıyor ve buradaki ağaçların dünyanın en kuzeyindeki sedirler olduğu ifade ediliyor.
 
Karayaka üzerinden gidilen Bağpınar Köyü de Erbaa’ya 15 km uzaklıkta. Amasya’nın kral mezarlarına benzeyen kaya mezarının bulunduğu Helenistik Dönem’e ait Emeri Kalesi’ne ulaşmak biraz zor oluyor. Köy kahvesindeki gençler yabancılara yardımcı olmak şöyle dursun “burada böyle bir yer yok” diyerek geleni geri çevirmeyi tercih ediyorlar. Israrımız üzerine yol göstermeye çalışan köyün büyüklerinden birine “tanımadığı bilmediği herkese yol gösterirse buraları soymaya başkalarının da geleceğini” söyleyerek karşı çıkan genç köylünün turizm bilincinden uzak bu tavrı, bizde “kral mezarlarındaki olası hazineleri başkalarıyla paylaşmamak” izlenimini bırakıyor. Böylece köy girişindeki yön tabelasında herkesin bildiği ilkokulun yeri bile gösterilirken tarihi kaleye yer verilmemesinin nedeni de anlaşılıyor…
 
Bu soğuk uğurlanmadan sonra gittiğimiz, Ankara Yolu’nun 10. kilometresindeki Akça Kasabası’nda ise Bağpınar’ın aksine güler yüzlü çocuklar tarafından karşılanıyoruz. Burada bulunan ve Fidi Camii olarak da tanınan Silahtar Ömer Paşa Camii, Osmanlı Dönemi’nde yapılmakla birlikte Selçuklu izleri taşıyan bir 18.yy eseri. Üç yandan revaklarla çevrelenen cami, yeni restorasyon geçirdiği için tarihi görünümü biraz kaybolmuş olsa da iç ahşap işçiğiyle göz dolduruyor ve Anadolu’daki ahşap camilerin az sayıdaki örneklerinden biri olarak önemli bulunuyor.
 
Karayoluyla Ankara’ya 6, İstanbul’a 12 saat uzaklıktaki Erbaa’ya yılın her mevsimi gidilebilir ama yaz ayları şenlik zamanıdır. Erbaa Kültür ve Sanat Şenlikleri, Rafting Günleri, Yağlı Güreşler Erbaa’nın hareketliliğini daha da artırır. Son bir not; mevsimine denk gelirse Erbaa patlıcanından ve Karayaka etinden yapılan Tokat Kebabı’nı tatmayı ve de ayrılmadan önce Erbaa yaprağı ve kuşburnu almayı unutmayın...